Kriz ve Kadınlar

Evet, dünya emekçilerin, ezilenlerin üzerine yıkılıyor… En çok da kadınların… Dünya ekonomik krizi konuşuyor tüm siyası ve sivil toplum k...

Halkin Kurtulusu
Evet, dünya emekçilerin, ezilenlerin üzerine yıkılıyor… En çok da kadınların… Dünya ekonomik krizi konuşuyor tüm siyası ve sivil toplum kurumları kriz üzerine en üst perdeden açıklamalar yapıp çözümler üretmeye çalışırken krizin yükü altında kalan ve ezilen ezilen/sömürülenler için sadece hamasi nutuklar ve üst perdeden politikalar yapılıyor. kmektedirler.

Ezilen sömürülenler içerisinde bu yükü en ağır sırtında taşıyan ise çalışan veya evinde kapitalizme hizmet eden genel adıyla ev kadını diye aşağılanan kadınlar çeSendikalar, emek örgütleri, kitle örgütleri ve kadın örgütleri; krizi, krizin kadınlara etkilerini ve kriz karşısında etkin bir kadın mücadele hattını oluşturmanın yollarını tartışırlarken bu krizin en ağır yansıdığı ev ortamını unutuyorlar.8 Mart’larda “gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop diyerek” slogan atanların bunu görmesin olanağı olmadığı ortada.  Bu krizin yansıdığı en küçük birimi görmeyenin bir mücadele hattı örmesinin olanaklı olup olmadığı da tartışılır bir konu olmaktan kendiliğine çıkmaktadır zaten.

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) tarafından 15 Ekim`de açıklanan Hanehalkı İşgücü Araştırması 2008 Temmuz dönemi sonuçlarına göre, erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 73.2 iken kadınlarda bu oran sadece yüzde 27.2. Ekonomik krizle birlikte bu uçurumun daha da büyüyeceği, kadınların işgücüne katılımında ciddi bir azalma olacağı tahmin ediliyor. Sendika ve konfederasyonlarda görev alan kadınlar da, krizin asıl mağdurlarının yine kadınlar olacağını, piyasalarda yaşanacak olası bir daralma ile öncelikle kadın işçilerin gözden çıkarılacağını ifade ediyor.

Kadın istihdamının büyük bölümünü oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerde çalışan kadınlar işsiz kalacak. Büyük işletmelerdeki daralmalarda da iş piyasalarının cinsiyetçi yapısı nedeniyle kadınlar ilk vazgeçilenler olacak. Asgari ücret ve sigortalı işleri de yoğun işsizlik nedeniyle erkekler alacak, kadınlara bırakmayacaklar. Kadınlar, zaten geçici taşeron firmalarda çağrıya bağlı mevsimlik işçi olarak çalışıyorlar. Bu durum daha da katmerleşecek`

Kadınların işgücünden çekildiği oranda piyasalarda cinsiyetçiliğin daha da artacağını söyleyen Akgökçe, `İşgücü piyasasında ne kadar kadın varsa, o kadar hak olur. Kadınlar kazanılmış haklarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar. Bu durum, genel olarak kadın hareketi açısından da bir kayıp olacak` diye konuşuyor.Ekonomik kriz ve kadın... Peki ekonomik kriz ortamında kadınların durumu nasıl, nasıl etkileniyorlar bu krizden şüphesiz bir erkekten daha fazla etkileniyor ve daha da çok eziliyor. Kadının evi döndürmek için ne tasarruflar yaptığını bilerek kadının nelerden vazgeçtiğini hayatından ne ödünler verdiğini bilerek ezecektir.

Ekonomik kriz sadece erkek işçileri vurmuyor. Kadın işçileri de ağır bir biçimde etkiliyor. Kadın işçiler, öncelikle işgücü piyasalarından atılıp eve kapatılıyor. Böylece, informal sektör olarak adlandırılan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan parça başı el işlerine mahkûm ediliyor. Kadın emeği aynı zamanda ucuz işgücü olarak görüldüğü için kimi kriz dönemlerinde de işten çıkartılan erkek işçilerin yerine istihdam ediliyor. Her iki şekilde de kadınlar emeklerinin karşılığını alamadan sefalet ücretine çalışmak zorunda bırakılıyor. Ancak kadınların kriz dönemlerinde yaşadıkları bu mağduriyet, sendikalar tarafından görülmüyor.“Krizden ilk olarak kadınların çalıştığı sektörler etkileniyor, ilk işsiz kalanlar hep kadınlar oluyor. Çalışmayan kadının ise kemer sıkma politikaları nedeniyle evdeki iş yükü daha da artıyor. Her krizde önce kadınlar ekmeği kısmaya başlar. Evde, yenilen lokmanın hesabını yapar ekonomik krizlerin ev geçimini zorlaştırması nedeniyle kadınların daha fazla şeyi evde üretmek zorunda kalıyor. Onaran, yapılan araştırmaların kriz dönemlerinde kadınların ev işlerine ayırdıkları zaman zorunlu olarak artıyor.. Krizi dönenmelerinde kadına yönelik şiddetin yoğunlaştığı da yine analiz sonucu ortaya çıkan bir diğer önemli bir olgudur. Kocaları işsiz ya da her gün eve işten atılma korkusuyla gelen kadınlar, evlerde umutsuzluğun öfkesini ilk karşılayanlar olur. Kadınların kriz karşısında aile içi bir takım geleneksel ilişkileri daha ağır biçimde sırtlarında taşımalarına neden oluyor" diyor.Onlar ana olarak çocuklarının her gün yüzlerine bakıp bir şeyler istediklerinde ilk kaçanlar oluyorlar. Birçoğumuz iş arar, iş bulmak dert değil; iş bulunsa çocuklar ve evde yemek bekleyen koca derdi basınca baştan vazgeçiyorlar. Krizde kadının omzundaki yükün arttığı gerçeği değişmiyor. Kriz, hem çalışan hem de evdeki kadını ‘önce’ ve ‘daha fazla’ etkiliyor. İş bulan kadın için iş İşsizlik tehdidi, atölye tezgâhlarında angarya çalışmaya, düşük ücrete, cinsel tacize sessiz kalmak oluyor.

Ve kriz evde, sokakta, işyerinde şiddeti giderek yaşamın her anında arttırıyor; güvencesizlik şiddet dolu evlerde, iş yerlerinde öncelikle kadınların hapsolmasına yol açıyor. Toplumsal yaşamın her alanında örgütlenen gericilik yine öncelikle kadınlara yönelik şiddeti aklıyor, olağanlaştırıyor ve, açığa çıkamamasına, cezalandırılmamasına neden oluyor

İktidar krizin faturasını tüm ezilenlere, emekçilere ama en çok da kadınlara kesiyor.Türkiye İş Kurumu’nun Aralık 2008 verilerine göre, kayıtlı kadın işsiz oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 50 artarak 263 bin 502’ye yükselmiş. Aynı oran erkeklerde ise yüzde 37 ile 724 bin 338 olarak öne çıkıyor. Bu da kadınlardaki işsizlik oranının erkeklere kıyasla daha fazla arttığının bir göstergesi."Kriz aslında en çok emekçileri ve kadınları etkiliyor. Özellikle krizin çıkışının ardındaki

"Ev içinde daha ucuz yiyecek alıyor, evdeki bakım hizmetini daha çok yükleniyor, fazla çalışıyorlar. Diğer yandan da ev eksenli çalışma gibi karşılıksız işleri daha çok yapıyorlar. Özellikle kriz döneminde ailedeki işsiz sayısı arttığında kadınların kadın olmaktan dolayı yüklendikleri toplumsal cinsiyetçi rolleri daha önem kazanıyor, daha görünür oluyor.Kriz kaynaklı işten çıkarmalarda da kadınlar daha çok mağdur oluyor. Ücretlerin düştüğü sektörler yine kadınların çalıştığı sektörler oluyor. Kadınların daha fazla mağdur olmasının yanında bu mağduriyetin konuşulmaması da sorun."

İşgücüne dahil olan nüfus cinsiyete göre irdelendiğinde, Kasım 2007‘ye göre Kasım 2008‘de işgücüne kadınların erkeklerden daha fazla dahil oldukları, yani kriz ortamının kadınları iş aramaya zorladığı belirlenmiştir. İstihdam verilerine bakıldığında ise 36 bin erkek iş olanağı bulurken, aynı dönemde 412 bin kadının işe alındığı saptanmıştır. Bu durum ne yazık ki kadın istihdam oranı artışına değil, erkeklere göre kriz ortamında ucuz işgücü olarak daha fazla iş olanağı bulduklarına işaret etmektedir. Çünkü işsizlik oranı artışına paralel olarak kadın istihdam oranı da azalmaktadır; 2006 ve 2007 yılı kasım aylarında kadın işgücünün yüzde 89‘u istihdam edilirken, 2008 yılında bu oran yüzde 87‘ye gerilemiştir. Bu veriler, küresel kriz ortamının geçinebilmek için iş aramaya zorlanan kadınların ucuz işgücü olarak işgücü piyasasına dahil olduğuna işaret etmektedir.

Kadınlara yönelik ayrımcı zihniyet istatistik verilerine bile yansımakta, öncelikle ev kadınları işgücü kapsamında dahi değerlendirilmemektedir. 15 yaş üzerinde olup işgücüne dahil edilmeyen nüfusun yüzde 73‘ünü kadınlar oluşturmaktadır. Üstelik Kasım 2008 itibarıyla işgücüne dahil edilmeyen kadınların yüzde 7.2‘sini çalışmaya hazır ancak iş bulamayacağını düşünen ya da başka nedenle iş aramayan kadınlar ile yalnızca mevsimlik çalışma olanağı bulabilen kadınlar oluşturmaktadır. Yine işgücüne dahil edilmeyen 11 milyon 714 bin kadın, ev kadını olarak işgücü kapsamı dışına atılmaktadırlar. İşgücü olarak kabul edilen nüfusun yalnızca yüzde 26.6‘sını kadınlar oluşturabilmektedir. Gerçekte mevsimlik çalışanlar, çeşitli nedenlerle iş aramayan ancak çalışmaya hazır olanlar ve ev kadınları işgücü kapsamına dâhil edilmelidir. Bu durumda kadın istihdam oranının yüzde 80‘ler değil, yüzde 30‘larda kaldığı görülmektedir.

Dolayısıyla da sorun temelde işçi ve emekçi kadını ilgilendirmektedir. Emekçi kadın, bir emekçi olarak ezilmek, sömürülmek ve horlanmakla kalmıyor, bütün bunları bir de kadın olma konumu ve kimliği üzerinden yaşıyor. Sınıfsal kimliğinden gelen sorunlar cinsel kimliğinden gelen sorunlarla birleşiyor, böylece burjuva kadınınkinden tümüyle farklı bir kapsam ve nitelik kazanıyor.

Toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkan şiddet örnekleri çürüyen bir düzenin doğal sonuçları olarak yaşanıyor. Egemen sınıf tahakkümünü artırmak için işçi ve emekçi sınıflara yönelik şiddet türlerini bilinçli bir şekilde uygularken, egemen kültür altındaki bireyler arası ilişkilerde de şiddet tüm biçimleriyle birlikte yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuştur. İşçi ve emekçi kadınlar evde, işyerinde, sokakta şiddetin tüm biçimleriyle (fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik vb.) karşı karşıya kalmaktadır. Kadını cinsel meta olarak gören ve toplumsal yaşamın her alanında kitlelere bunu pompalayan gerici burjuva ideolojisinin etkisiyle, yaşanan cinsel şiddet oldukça ürkütücü boyutlardadır.

Şiddetin, yoksulluğun, umutsuzluğun kaynağı kapitalist sömürü düzenidir. Şiddete karşı mücadele bu nedenle onu üreten zemine yani bizzat düzene yönelmek durumundadır. Bu gerçeklikten hareketle emekçi kadının şiddete karşı tutum alması, özgüven kazanması, toplumdaki sınıfsal konumun farkına vararak bilinçlenmesiyle ve bunu örgütlü kimlikle bütünleştirmesiyle birlikte gelişecektir. Gelişen sınıf bilinci kadının yaşamın her alanında karşılaşabileceği sorunlarda olduğu gibi şiddete tavır almasını ve şiddetle amaçlanan teslimiyete tok bir yanıt vermesini sağlayacaktır. Yaşamın gösterdiği deneyimler kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesi içinde güçlenmesiyle, şiddete yenilmediğini, sonuçlarını aştığını göstermektedir.  'Şiddetin, yoksulluğun, umutsuzluğun kaynağı kapitalist sömürü düzenidir. Şiddete karşı mücadele bu nedenle onu üreten zemine yani bizzat düzene yönelmek durumundadır. Bu gerçeklikten hareketle emekçi kadının şiddete karşı tutum alması, özgüven kazanması, toplumdaki sınıfsal konumun farkına vararak bilinçlenmesiyle ve bunu örgütlü kimlikle bütünleştirmesiyle birlikte gelişecektir. 
Editorden

Related

KADIN-COCUK 6475917695428997438

Yorum Gönder

emo-but-icon


Haftalik

Yeni

Yorumlar

YENİDEN ÇIKARKEN

Öksüz ve yetim kalmış bir ülkenin çocukları, şimdi hangi kayıp adreslerde arayayım ben sizi. Hangi koyaklara bakayım. Nerelerdesiniz, yüreğimin safran çiçekleri… Siz yüreğime düşeli beri, secde eder bütün türküler; yüreğimin ikliminde yanık yanık… Belki de bu yüzdendir, zulme ve haksızlığa uğrayan halkların ezgilerinin hüzünlü oluşları.
item